Bilimsel
Etik Kavramı ve İntihal: Türk Anayasası ve Kanunlardaki Karşılığı
Muhammed
Said KARDAŞ[1]
Özet: Bilimsel tez bir
konudaki bilgiyi derleyip toparlamak ve üzerine yeni bilgiler ilave etmek
amacıyla yazılır. Gerek yazım gerekse derleyip yararlandığı bilgiyi kullanma
esnasında bir takım metotlara ve kaidelere uyulması bilimsel etik anlamına
gelir. Bilimsel etik kavramı çok külli bir manaya geldiği gibi bir
araştırmacının çalışmasında bu kavrama bağlılığı yaptığı işin ciddiyetini
gösterir. Ancak araştırmacılar tarafından bilimsel etiğe uyulmadığı durumlar da
vardır. Bu çalışmada bilimsel etik kavramı kısaca ele alındıktan sonra etiğin
en çok çiğnendiği konu olan intihal meselesi önce kavram olarak ele alınacak,
ardından 1982 Anayasası ve ilgili Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda suç olarak
tanımlandığı gösterilecek ve cezai müeyyideleri anlatılacaktır.
Anahtar
Kelimeler:
Bilimsel
Etik, İntihal, Anayasa, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu
Summary: Scientific thesis
is written in order to compile and gather information on a subject and to add
new information on it. Compliance with some methods and rules during both
writing and using the information that is compiled and utilized means
scientific ethics. The concept of scientific ethics has a very general meaning
and a researcher's adherence to this concept in his work, shows the success of
his work. However, there are situations in which scientific ethics are not
followed by researchers. In this study, firstly, the concept of scientific
ethics will be discussed. Then, the issue of plagiarism, which is the most
violated issue of ethics, will be discussed as a concept, Finally it will be
shown that plagiarism defined as a crime in the Turkish Constitution and the
related laws.
Key
Words:
Scientific Ethics, Plagiarism, Turkish Constitution.
Giriş:
Bilim tabiatı gereği kümülatif, birikmeci bir
uğraştır. Herhangi bir bilim dalı ile iştigal eden araştırmacı bilimsel olarak
addedilecek bir çalışmaya imza atabilmek için öncelikle iyi tahdit edilmiş bir
konu seçmek zorundadır. Ardından eserini telif ettiği âna gelinceye kadar o
konu hakkında yapılmış bütün çalışmaları görmek, tüm literatüre hâkim olmak
durumundadır. Dahası o konuda mevcut bulunan çalışmaları münekkit bir nazarla
incelemeli, yapacağı çalışmada kendisinden önceki araştırmacıların
bulgularından yararlanmalıdır. Aksi takdirde “Amerika’yı yeniden keşfeden”,
mütekerrir olarak tanımlayabileceğimiz bir çalışma gerçekleştirmiş olur ki,
tahmin edeceğiniz gibi söylenen bir bilgiyi yineleyen bu çalışmanın kimseye bir
faydası yoktur. Bu tip bir çalışma zaman, emek ve para israfıdır.
Bir araştırmacının kendisinden önceki çalışmaları
bilme zarureti, eserini oluştururken uyması gereken kurallar bütünü ile
birlikte bir metodolojiyi ve buna binaen bilimsel etik kavramını doğurur. Bazı
araştırmacıların ise eserlerini kaleme alırken etik kuralları çiğnediği ve
gerekli ilmi ciddiyete sahip olmadığı bir gerçektir.
Bilimsel
Etik
Bilimsel etik kavramı kendisini daha ziyade ihlal
edildiği durumlarla tanımlamaktadır. Bu nedenle bilimsel araştırmalarda etiğin
ne olduğunu anlamak için TÜBİTAK’ın 2006 tarihli raporuna göz atmak gerekir.
Mezkûr rapor etik ihlallerini şu şekilde listelemektedir;
•
Uydurma (fabrication): Araştırmada bulunmayan verileri üretmek, bunları rapor
etmek veya yayımlamak.
•
Çarpıtma (falsification): Değişik sonuç verebilecek şekilde araştırma
materyalleri, cihazlar, işlemler ve araştırma kayıtlarında değişiklik yapmak
veya sonuçları değiştirmek.
•
Aşırma (plagiarism): Başkalarının metotlarını, verilerini, yazılarını ve
şekillerini sahiplerine atıf yapmadan kullanmak.
•
Duplikasyon[2]
(duplication): Aynı araştırma sonuçlarını birden fazla dergiye yayım için
göndermek veya yayımlamak.
•
Dilimleme (Least Publishable Units): Bir araştırmanın sonuçlarını, araştırmanın
bütünlüğünü bozacak şekilde ve uygun olmayan biçimde ayırarak çok sayıda yayın
yapmak.
•
Destek belirtmeme: Desteklenerek yürütülen araştırmaların sonuçlarını içeren
sunum ve yayınlarda destek veren kurum veya kuruluş desteğini belirtmemek.
•
Yazar adlarında değişiklik yapma: Araştırma ve makalede ortak araştırıcı ve
yazarların yazılı görüş birliği olmadan, araştırmada aktif katkısı bulunanların
isimlerini çıkartmak veya yazarlıkla bağdaşmayacak katkı nedeniyle yeni
yazarlar eklemek veya yazar sıralamasını değiştirmek.
•
Diğer: Araştırma ve yayın etiği ilkeleriyle bağdaşmayan diğer davranışlarda
bulunmak.[3]
Bilimsel etik ve yayın hakkında bir yönerge yayınlayan
YÖK, diğer raporlardan hareketle bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırı
davranışları “İntihal, Sahtecilik, Çarpıtma, Tekrar Yayım, Dilimleme ve
Haksız Yazarlık”[4]
olarak belirlemiştir.
YÖK’e
göre diğer etik ihlal türleri şunlardır:
“a)
Destek alınarak yürütülen araştırmalar sonucu yapılan yayınlarda destek veren
kişi, kurum veya kuruluşlar ile bunların katkılarını belirtmemek,
b)
Henüz sunulmamış veya savunularak kabul edilmemiş tez veya çalışmaları,
sahibinin izni olmadan kaynak olarak kullanmak,
c)
Yayınlarında hasta haklarına riayet etmemek,
ç)
İnsanlarla ilgili biyomedikal araştırmalarda veya diğer klinik araştırmalarda
ilgili mevzuat hükümlerine aykırı davranmak,
d)
İncelemek üzere görevlendirildiği bir eserde yer alan bilgileri eser sahibinin
açık izni olmaksızın yayımlanmadan önce başkalarıyla paylaşmak,
e)
Bilimsel araştırma için sağlanan veya ayrılan kaynakları, mekânları, imkânları
ve cihazları amaç dışı kullanmak,
f) Dayanaksız, yersiz ve kasıtlı olarak etik ihlal
isnadında bulunmak,
g)
Bilimsel bir çalışma kapsamında yapılan anket ve tutum araştırmalarında
katılımcıların açık rızasını almadan ya da araştırma bir kurumda yapılacaksa
ayrıca kurumun iznini almadan elde edilen verileri yayımlamak,
ğ)
Araştırma ve deneylerde; hayvanlara ve ekolojik dengeye zarar vermek,
çalışmalara başlamadan önce alınması gereken izinleri yetkili birimlerden
yazılı olarak almamak, mevzuatın veya Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerin ilgili araştırma ve deneylere dair hükümlerine aykırı
çalışmalarda bulunmak,
h)
Araştırmacılar veya yetkililerce, yapılan bilimsel araştırma ile ilgili olarak
muhtemel zararlı uygulamalar konusunda ilgilileri bilgilendirme ve uyarma
yükümlülüğüne uymamak,
ı)
Bilimsel çalışmalarda, diğer kişi ve kurumlardan temin edilen veri ve
bilgileri, izin verildiği ölçüde ve şekilde kullanmamak, bu bilgilerin
gizliliğine riayet etmemek ve korunmasını sağlamamak,
i)
Araştırma ve deneylerde mevzuatın veya
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin ilgili araştırma ve
deneylere dair hükümlerine aykırı çalışmalarda bulunmak.
j)
Akademik atama ve yükseltmelere ilişkin başvurularda bilimsel araştırma ve
yayınlara ilişkin yanlış veya yanıltıcı beyanda bulunmak.
k)
Akademik teamüllere aykırı olarak bir doçent adayında etik açıdan beklenmeyen
tutum ve davranışlarda bulunmak.
l)
Başvuru dosyasında mevcut olmayan bir dergiyi mevcut yahut indekslerde
taranmayan bir dergiyi taranıyor gibi göstererek, ya da hakemli olmayan bir
dergiyi hakemli olarak belirterek yayın yapmak.” [5]
Ancak yine YÖK’ün hazırlamış olduğu yönergede buna
şerh düşülür. Bu yönergeye göre “Evrensel olarak tanınan bilim kuramları,
bilim alanlarının temel bilgileri, matematik teoremleri ve ispatları gibi
önermelerin çalışmalarda kullanılması etik ihlal olarak değerlendirilemez.”
[6]
Etik dışı davranışlar yazarın -lakaytlık gibi- şahsi
özelliklerinden yahut eserine gereken ihtimamı gösterecek vakti bulunmaması
gibi nedenlerden kaynaklanır. Türkiye Bilimler Akademisi’nin 2002 yılında
hazırlamış olduğu raporda bilimsel etiğe mugayir tutumların sebepleri dört
başlık altında incelenmiştir.
“Bunlardan ilkini eğitim eksikliği olarak
tanımlayabiliriz. Bireylere akademik yaşamlarının ilk yıllarında bilimsel
araştırma eğitiminin ve disiplininin verilememesi bu tür davranışların nedeni
olabilmektedir. İkinci etken bireysel özelliklerle açıklanabilecek unsurları
içermektedir. Bireylerin bir an önce yükselme, ün kazanma arzuları ve hırsları
nedeniyle uydurma ve aşırma yapmaları bu grup içinde değerlendirilmektedir. Bu
tür davranışların özellikle bilim kültürü ve araştırma etiği normlarının
yeterince yerleşmediği toplumlarda gelişme olanağı bulduğu raporda ayrıca
belirtilmektedir. Üçüncü etken bilimde niceliğin niteliğin önüne geçmesi olarak
tanımlanabilir. Fazla sayıda yayın yapma ile bilimsel saygınlığın artacağı
yanılgısı olarak açıklanan bu durum özellikle son yıllarda üniversitelerde
yayın sayısının akademik yükseltmelerde ölçüt olması ile aynı araştırmayı
parçalar halinde farklı yerlerde yayımlamak gibi davranışların artmasına neden
olmaktadır. Son etken ise mali nedenler içinde gruplandırabileceğimiz burs,
proje veya sanayi desteğini yitirme korkusuyla yapılan etik dışı davranışları
kapsamaktadır.”[7]
Yukarıda bahsedilen etik kavramlarına uymamak yalnızca
Türk araştırmacılara münhasır bir özellik değildir. “Bilimsel yanıltmanın
hemen her ülkede var olduğu düşünülmektedir. Genelde araştırıcı ve öğrenciler
arasında yapılan anketlerde bazı bilim dallarında %40’lara varan oranlarda
bilimsel yanıltma yapıldığı bildirilmiştir. Ancak yakalanan ve bir şekilde
kanıtlanarak suçluların cezalandırıldığı durumlar çok daha azdır. Bu konuda
dergi editörlerine büyük sorumluluklar düşmektedir” [8]
Şevket Ruacan bilimsel yanıltmayı kasıt güdülüp
güdülmemesine göre 2’ye ayırır. Onun tanımlamasında “Özensiz araştırma” veya
“disiplinsiz araştırma” adı verilen şeklinde aslında kötü niyetli olmayan ancak
bilimsel metodolojiye uymayarak yanlış sonuçlara ulaşan araştırmacılar
tanımlanmaktadır. Bilerek yapılan yanıltıcı yayınlar için ise “bilimsel
sahtekârlık”, “bilimsel yalancılık”, “bilimsel saptırma” gibi başlıklar
kullanılmaktadır.” [9]
Yalancılık ve sahtekârlık bir kişiye itham edilecek en ağır suçlamalardandır.
İntihal
Nedir?
İntihalin sözlük anlamı aşırmadır.[10] “Fikir ve sanat
eserleri hukuku anlamında “kaynak gösterilmeden başkasının yapıtından alınan
parça” anlamına gelen intihal kelimesi Arapçadan dilimize aynen geçmiştir.
İntihal, Türk Hukuk Lügatı’na göre “başkasına ait bir telifi, güzel sanatlardan
bir eseri, kendisine nispet etmek; bir kitabın ibarelerini, musiki bestesinin
namelerini, takdim ve tehir ile veya aslının baştanbaşa hissolunur derecede
ifade tarzını tahrif ile kendi namına vermek” anlamına gelmekte; hukukta ise
“failin, bir başkasının eserine kendi eseri imiş gibi yani kendisi eser
sahibiymiş gibi ismini vermesi veya bir eserden kaynak göstermeden alıntılar
yapması yahut bir eserden yaptığı alıntılara ilişkin olarak yetersiz, yanlış
veya aldatıcı mahiyette kaynak göstermesi” olarak tanımlanmaktadır.”[11]
Bilimsel etikte belki de en sık ihlal edilen kural
budur. Yukarıda bilimsel etiğe aykırı hareketlerin “yalancılık ve sahtekârlık”
olarak tanımlandığını belirtmiştir. İntihal ise bu manalara ilaveten
“hırsızlık” anlamına geliyor. İleride bunun Türk Anayasası ve kanunlarında da
bu manaya geldiğini anlatacak ve bu suça karşılık gelen cezaları göreceğiz.
Ancak öncesinde bir araştırmacının neden “hırsız” durumuna düştüğünü
incelemekte fayda var.
Akademik yazım ve intihal meselesi hakkında
araştırmalar yapan meşhur Diane Pecorari yaptığı incelemelerde ilginç sonuçlara
ulaşmıştır. “Pecorari’nin 17 doktora öğrencisine ait raporlar üzerinde
gerçekleştirdiği araştırmasında, öğrencilerin hazırladıkları raporlar orijinal
kaynaklarla karşılaştırılmış, öğrenci ve öğrencilerin danışmanlarıyla
görüşmeler yapılmıştır. Bulgular, öğrenci raporlarının intihal sayılabilecek
bilimsel yanıltmalarla dolu olduğunu göstermiş; öğrencilerin raporlarına
ilişkin görüşleri ve raporların analizi neticesinde, intihallerin kasıtlı olarak
yapılmadığı ortaya çıkmıştır.”[12] Yani kimi araştırmacılar
genellikle dikkatsizlik sonucu bilmeden bu kabahati işlemektedir.
Ancak Jean Underwood ve Macar araştırmacı Attila Szabo
intihal meselesi hakkında yazdıkları eserde farklı bir sonuç ortaya koymuştur.
Onlar “291 üniversite öğrencisinin intihal hakkındaki tavır ve inançlarını
araştırdığı çalışmalarında, öğrencilerin %50’den fazlasının interneti etik dışı
kullanmanın kabul edilebilir bulduğu ortaya çıkmıştır. %30’luk dilim, rapor
hazırlarken internet üzerinden erişim sağladığı kaynaktan izin almadan
bilgileri kopyaladıklarını dile getirmişlerdir.” [13] Yani intihal yapan
öğrencilerin çoğu yaptığının suç olduğunu bilmiyor yahut ciddiye almıyorlar.
Öğrencilerin suç işlediklerini bilmiyor oluşları üniversitede ve öncesinde
aldıkları metodolojik eğitimlerin eksik olduğunu gösterir. Ancak öğrencilerin
ahlaki açıdan suçlu hissetmemeleri ise bundan çok daha ciddi bir eksikliğe
delalet eder. Bu durum Underwood ve Szabo’nun örneklemindeki üniversite
öğrencilerinin etik kavramının farkında olmamaları ve haiz olduğu ahlaki
ehemmiyeti kavrayamamalarından kaynaklanmaktadır.
İntihal
Türleri
“Plagiarism Spectrum Project kapsamında 2012 Mayıs
ayında 900 eğitimciyle gerçekleştirilen ve eğitimcilerin en çok sorun
yaşadıkları, en çok gözlemlenen intihal türlerini ele alan araştırma;
güncellenmiş bir spektrum yayınlamıştır. Spektrumda yer alan intihal türleri,
akılda kalıcı olması bakımından internet terimleriyle adlandırılmış ve
karşılaşılma sıklığı da gözetilerek sıralanmıştır.
1.
Kopya (Clone): Bir başkasına ait çalışmayı kelimesi kelimesine kendininki gibi
sunma.
2.
Ctrl-C: Belli bir kaynaktaki metnin belirli kısımlarını değiştirmeden kullanma.
3.
Bul ve Kaldır (Find and Replace): Kaynağın esas içeriğini değiştirmeden sadece
anahtar kelimeler ve ifadeleri değiştirme.
4.
Karıştırma (Remix): Farklı kaynaklardaki paragrafları bir araya getirmek ve
birleştirmek.
5.
Geridönüşüm (Recycle): Atıfta bulunmaksızın, daha önceden yazarın kendisi
tarafından yapılan çalışmalardan yüklü miktarda ödünç alma.
6.
Melezleme (Hybrid): Atıf yapılmış kaynaklar ile atıf yapılmadan kopyalanmış
kaynakları profesyonelce bir araya getirme.
7.
Püre Yapma (Mashup): Birçok kaynaktan kopyalanan materyali karıştırma.
8.
404 Hatası (404 Error): Gerçekte var olmayan kaynaklara atıf yapma ya da
kaynaklar hakkında yanlış bilgi verme.
9.
Derleyici (Aggregator): Yararlanılan kaynaklara tam ve doğru bir şekilde atıf
yapma ama özgün bir çalışma ortaya koyamama.
10.
Re-Tweet: Kaynaklara tam ve doğru atıf verme, ama orijinal metnin ifade
yapısına aşırı bağlı kalma.”[14]
Bu araştırma intihal meselesinin ne kadar komplike bir
konu olduğunu gözler önüne sürer. Yani intihal sadece bir metni yahut onun bir
bölümünü olduğu gibi almak ve kaynak belirtmeden kullanmak demek değildir.
Kaynakları yanlış anlama ve yanlış kullanma, farklı kaynakların bilgilerini
birbirine karıştırma, alıntılanan bir cümlenin anlamını bozmadan bazı
kelimeleri eşanlamlıları ile değiştirmek de intihale girer.
Plagiarism.org
intihali kaynak göstererek ve göstermeyerek olarak 2 başlıkta inceler. Kaynağa
atıf göstermeyen intihaller şunlardır:
•
“Hayalet Yazar (The ghost writer): Bir başka kaynaktan kelime kelime tüm
bilgiyi almak.
•
Mevcut Yazı (Thepotluckpaper): Pek çok kaynaktan alarak kendine ait gibi
göstermek.
•
Zayıf / Yetersiz Gizleme (Kılık Değiştirme Saklama) (The poor disguise):
Paragraf içindeki anahtar kelimeleri değiştirerek gizlemek.
•
Kendinden Aşırma (The self-stealer): Kendisine ait önceki bir çalışmadan aynen
almak.
•
Fotokopi (The Photocopy): Belli bir kaynaktan hiç bir değişiklik yapmadan bir
bölümü almak.
•Emek
Tembelliği (The Labor of Laziness): Orijinal çalışma için çaba sarfetmek yerine
çalışmanın büyük bir kısmını başka kaynaklardan alıntılarla doldurmak.
Kaynak
göstererek yapılan intihaller ise şunlardır:
•
Unutulan Dipnot (The forgotten footnote): Yazar adını vererek fakat tam künyeyi
vermeyerek kaynağın orijinaline ulaşılma ihtimalini ortadan kaldırmak.
•
Yanlış Bilgilendirme (The misinformer): Yanlış künye vererek kaynağın
orijinaline ulaşılma ihtimalini ortadan kaldırmak.
•
Fazla Mükemmel Alıntı (The Too-Perfect Paraphrase): Yazarın bire bir alıntı
yaptığı kaynağa atıf yapması fakat tırnak işareti koymayı önemsememesi.
•
Becerikli Atıf Yapma (The Resourceful Citer): Yazarın tüm kaynaklara atıf
yapması, tırnak işareti kullanması fakat araştırmanın hiçbir orijinal fikir
içermemesi.
•
Mükemmel Suç (The Perfect Crime): Yazarın bazı yerlerde kaynaklara atıf yapması
fakat yazının kalan kısımlarındaki analizlerin kendine ait olduğu fikrini
yaratma düşüncesiyle bazı kaynaklara atıf vermemesi.”[15]
İntihalin
Türk Anayasası ve Kanunlardaki Yeri
Bugün içinde yaşadığımız dünyayı etkileyen en önemli
çokuluslu anlaşma olan, Türkiye’nin de imzacı olduğu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
herkesin “sahibi bulunduğu her türlü ilim, edebiyat ve sanat eserlerinden
mütevellit maddi ve manevi menfaatlerin korunmasına hakkı vardır”[16]
şeklinde bir madde ile insanların eserlerinin haklarını da güvence altına
almıştır. Bu anlaşmaya taraf olan Türkiye Cumhuriyeti de yürürlükte olan 1982
tarihli anayasasında 25, 26, 27 ve 28. Maddelerinde sırasıyla düşünce ve ifade
özgürlüğü, ifadenin tebliğ edilmesi özgürlüğü, bilim ve sanat özgürlüğü ile
basın özgürlüğünü garanti altına almıştır. İlgili anayasa maddelerinin tam
metni şöyledir:
“MADDE
25. — Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla
olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve
kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.
MADDE
26. — Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek
başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî
makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek
serbestliğini de kapsar.
MADDE
27. — Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve
bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir. Yayma hakkı, Anayasanın 1’inci,
2’nci ve 3’üncü maddeleri hükümlerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla
kullanılamaz.
MADDE
28. — Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak İzin alma ve mali teminat
yatırma şartına bağlanamaz.”[17]
Yine Türkiye Cumhuriyeti anayasası 64. maddesinde “Devlet,
sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. Sanat eserlerinin ve sanatçının
korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için
gereken tedbirleri alır.”[18]
diyerek sanat ve ifade özgürlüğü bir kez daha vurgulanmıştır. Türkiye
Cumhuriyeti’nin en temel, en mukaddes vesikası olan anayasada ifade, ifadeyi
yayma, bilim ve sanat ile basın özgürlüğü vatandaşların temel hak ve
özgürlüklerinden, sanat ve sanatçının korunması ise devletin görevlerinden
kabul edilmiştir.
Anayasada devlete verilen sanat ve sanatçının
korunması görevine binaen 1951’de Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu yürürlüğe
girmiştir. Zamanla güncellenen kanun 2004 yılında AK Parti hükümetince
açıklanan demokratikleşme paketi kapsamında yapılan ve çeşitli kanunları
güncelleyen 5101 sayılı kanun ile günümüzdeki halini almıştır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK)
alıntı ve intihal meselelerini en yetkin ve mufassal şekilde inceleyip
tanımlamıştır. FSEK’in 35. Maddesi iktibas yani alıntı yapmadaki haddi
belirler. Mezkûr maddesinde kanun “Bir eserden aşağıdaki hallerde iktibas
yapılması caizdir: 1. Alenileşmiş bir eserin bazı cümle ve fıkralarının
müstakil bir ilim ve edebiyat eserine alınması ... İktibasın belli olacak
şekilde yapılması lazımdır. İlim eserlerinde, iktibas hususunda kullanılan
eserin ve eser sahibinin adından başka bu kısmın alındığı yer belirtilir.”[19]
Kanunun verdiği cevaz eserin yayımlanmış olması, alıntılanan kısmın belli
olması ve eserin künyesini belirtecek şekilde açık bir atıf yapılması kaydına
bağlıdır. Günümüzde kullanılan yöntemde alıntı, tırnak işareti dediğimiz “”
işaretlerinin arasına yazılarak belirtilmelidir. Ayrıca çeşitli dipnot
yöntemleri aracılığıyla, kullanılan eserin künyesini tam bir şekilde vermek,
bir makalenin prestijli, uluslararası bir dergide yayınlanabilmesi için
zorunludur.
FSEK’in 71. maddesi bir eserden izinsiz ve/veya
atıfsız yararlanmanın cezasını belirler. Ciddi bir suç olan intihalin cezai
müeyyidesini belirleyen bu maddedir. İlgili 71’inci maddeye göre:
1.
Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı hak sahibi kişilerin yazılı izni
olmaksızın işleyen, temsil eden, çoğaltan, değiştiren, dağıtan, her türlü
işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma ileten, yayımlayan ya
da hukuka aykırı olarak işlenen veya çoğaltılan eserleri satışa arz eden,
satan, kiralamak veya ödünç vermek suretiyle ya da sair şekilde yayan, ticarî
amaçla satın alan, ithal veya ihraç eden, kişisel kullanım amacı dışında elinde
bulunduran ya da depolayan kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis veya
adlî para cezasına hükmolunur.
2.
Başkasına ait esere, kendi eseri olarak ad koyan kişi altı aydan iki yıla kadar
hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bu fiilin dağıtmak veya
yayımlamak suretiyle işlenmesi hâlinde, hapis cezasının üst sınırı beş yıl
olup, adlî para cezasına hükmolunamaz.
3.
Bir eserden kaynak göstermeksizin iktibasta bulunan kişi altı aydan iki yıla
kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır.
4.
Hak sahibi kişilerin izni olmaksızın, alenileşmemiş bir eserin muhtevası
hakkında kamuya açıklamada bulunan kişi, altı aya kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
5.
Bir eserle ilgili olarak yetersiz, yanlış veya aldatıcı mahiyette kaynak
gösteren kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
6.
Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı, tanınmış bir başkasının adını
kullanarak çoğaltan, dağıtan, yayan veya yayımlayan kişi, üç aydan bir yıla
kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bu Kanunun ek 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasında bahsi geçen fiilleri yetkisiz olarak işleyenler
ile bu Kanunda tanınmış hakları ihlâl etmeye devam eden bilgi içerik
sağlayıcılar hakkında, fiilleri daha ağır cezayı gerektiren bir suç
oluşturmadığı takdirde, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”[20]
Velhasıl-ı kelam, halk arasında korsancılık olarak
bilinen bir eseri izinsiz çoğaltmak ve bir başkasının eserine kendi eseri
olarak ad koymak ve dağıtmak suçları ayrı ayrı tanımlanmış olup cezai karşılığı
5 yıla kadar hapistir. Korsancılık suçunun cezası için adli para cezasına da
hükmedilebilir.
Bir eserden kaynak göstermeden alıntı yapmak, yani
intihal yapmak 6 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezasını gerektirir.
Hak sahibinden izinsiz, yayımlanmamış bir eserin içeriği hakkında kamuya
beyanda bulunmak 6 aya kadar hapis cezasına tabi bir suçtur. İntihal
meselesinde en sık yapılan yanlışlıklardan birinin yanlış atıf yapmak olduğunu
belirtmiştik. 5846 sayılı FSEK’te bu durum da 6 aya kadar hapis cezası
gerektiren bir suçtur.
Aynı kanuna göre bir eseri tanınmış birinin adını
kullanarak çoğaltmak, dağıtmak, yaymak ve yayımlamak 6 aydan 2 yıla kadar hapis
veya adli para cezası ile cezalandırılması icap eden bir suçtur.
“Fail aynı suç işleme kararının icrası kapsamında,
farklı eserlerinde aynı kişiye ait bir veya birden fazla eserden kaynak
göstermeden iktibasta bulunur ise bu durumda zincirleme suç söz konusu olur. Bu
durumda aynı neviden fikri içtima hükümleri gereğince faile tek bir ceza
verilir, ancak bu ceza belli oranlarda artırılır.”[21]
Hata ile yani kasıt gütmeden intihal yapmanın yayın
bir hata olduğunu belirtmiştik. Bu durumlarda “İntihal suçları bakımından
kusurluluğu etkileyen bir hal olarak haksızlık hatası değerlendirilebilir.
İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen
kişi cezalandırılmaz. Kişinin bir eserden kaynak gösterilmesine ilişkin normun
varlığını ve kapsamını bilmemesi yani hataya düşmesi ve düştüğü hatanın
kaçınılmaz olması durumunda kusurluluk mevcut olmayacağından failin cezai
sorumluluğuna gidilemez. Düşülen hatanın kaçınılabilir olması durumunda ise
fail kusurlu kabul edilecek ancak bu durum cezanın belirlenmesinde dikkate
alınacaktır.” [22]
Sonuç:
Bilimsel etik ve yayın etiği her araştırmacının,
yazarın ve bilim yaptığı iddiasında bulunan insanların uyması gereken kurallar
bütünüdür. Buna uymak kişinin disiplinini ve ilmi yeterliliğini gösterdiği gibi
yasal bir zorunluluktur. Çünkü İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde
eserlerini korumak ve onlardan faydalanmak da temel insan haklarından
sayılmıştır. Bu beyannamede imzacı bütün devletler gibi Türkiye Cumhuriyeti de
anayasasında bunu koruyup destekleyeceğinin garantisini vermiştir. 5846 sayılı
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile de kişilerin eserlerine yönelik suçlar
belirlenmiş ve karşılıkları olan cezalar kararlaştırılmıştır. Bir alıntının
intihal derecesinde olup olmadığı, ne ölçüde alıntı yapılabileceği gibi konular
yine aynı kanunla sabittir. Ayrıca YÖK de bilimsel araştırmalarda ve yayınlarda
uyulması gereken kuralları belirlemiş ve etik dışı davranışları tanımlamıştır.
KAYNAKÇA
BAKIRMAN,
Büşra Demiral, “İntihal Suçları”, Ceza
Hukuku ve Kriminoloji Dergisi, III/2, İstanbul, 2015, ss. 57-78.
RUACAN, Şevket,
“Bilimsel Araştırma ve Yayınlarda Etik İlkeler” (kısaltma: Etik İlkeler), Gazi
Tıp Dergisi XVI/4, Ankara, 2005, ss. 147-149.
UÇAK, Nazan Özenç,
Hatice Gülşen Birinci, “Bilimsel Etik ve İntihal” (kısaltma: Bilimsel Etik), Türk Kütüphaneciliği, XXII/2, İstanbul,
2008, ss. 187-204.
YAŞAR, Ecmel,
“Akademik İntihal, Nedenleri ve Çözüm Önerileri” (kısaltma: İntihal Nedenleri),
Uluslararası Eğitim Araştırmacıları Dergisi, I/1, Kilis, 2018, ss.
34-44.
İnternet
Kaynakları:
https://sozluk.gov.tr/: İntihal Maddesi,
erişim tarihi: 08. 11. 2020.
http://www.uak.gov.tr/yonetmelikler/Yay%C4%B1nEti%C4%9FiY%C3%B6nergesi_140318.pdf: erişim tarihi:
06.11.2020.
Resmi
Gazeteler:
“İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi”, 27 Mayıs 1949 Tarihli, 7217 Sayılı Resmi Gazete.
“Fikir
ve Sanat Eserleri Kanunu”, 5 Aralık 1951 Tarihli, 7981 Sayılı Resmi Gazete.
“1980 Anayasası Anayasası”, 9 Kasım 1982 Tarihli, 17863 Sayılı Resmi Gazete.
[1] Muhammed Said Kardaş, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Bölümü, Yüksek Lisans Öğrencisi.
[2] Dublikasyon: Yineleme, çoğaltma.
[3] Nazan Özenç Uçak-Hatice Gülşen Birinci, “Bilimsel Etik ve İntihal” (kısaltma: Bilimsel Etik), Türk Kütüphaneciliği, XXII/2, İstanbul, 2008, ss. 190-191; Şevket Ruacan, “Bilimsel Araştırma ve Yayınlarda Etik İlkeler” (kısaltma: Etik İlkeler), Gazi Tıp Dergisi XVI/4, Ankara, 2005, ss. 147-149; Ecmel Yaşar, “Akademik İntihal, Nedenleri ve Çözüm Önerileri” (kısaltma: İntihal Nedenleri), Uluslararası Eğitim Araştırmacıları Dergisi, I/1, Kilis, 2018, s. 37.
[4] 29.08.2012 tarihli YÖK kararı, “Üniversitelerarası Kurul Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi” (kısaltma: YÖK Yönergesi), 3. Madde.
http://www.uak.gov.tr/yonetmelikler/Yay%C4%B1nEti%C4%9FiY%C3%B6nergesi_140318.pdf: erişim tarihi: 06.11.2020.
[5] YÖK Yönergesi, 4. madde, 2. bent.
[6] YÖK Yönergesi, 5. madde.
[7] Nazan Özenç Uçak-Hatice Gülşen Birinci, “Bilimsel Etik”, s. 192.
[8] Şevket Ruacan, “Etik İlkeler”, s. 149.
[9] Şevket Ruacan, “Etik İlkeler”, s. 147.
[10] https://sozluk.gov.tr/: İntihal Maddesi, erişim tarihi: 08. 11. 2020.
[11] Büşra Demiral Bakırman, “İntihal Suçları”, Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi, III/2, İstanbul, 2015, ss. 60-61.
[12] Ecmel Yaşar, “İntihal Nedenleri”, s. 39.
[13] gös. yer.
[14] Ecmel Yaşar, “İntihal Nedenleri”, s. 38.
[15] Nazan Özenç Uçak-Hatice Gülşen Birinci, “Bilimsel Etik”, ss. 191-192.
[16] “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”, 27. Madde, 2. Bent, 27 Mayıs 1949 Tarihli, 7217 Sayılı Resmi Gazete.
[17] “1980 Anayasası Anayasası”, 25-26-27-28. maddeler, 9 Kasım 1982 Tarihli, 17863 Sayılı Resmi Gazete.
[18] “1980 Anayasası Anayasası”, 64. madde, 9 Kasım 1982 Tarihli, 17863 Sayılı Resmi Gazete.
[19] “Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu”, 35. madde, 5 Aralık 1951 Tarihli, 7981 Sayılı Resmi Gazete.
[20] “Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu”, 71. madde, 5 Aralık 1951 Tarihli, 7981 Sayılı Resmi Gazete.
[21] Büşra Demiral Bakırman, “İntihal Suçları” s. 74.
[22] gös. yer.
Yorum Gönder